BahisForum
New member
Genetik çeşitliliği en az türlerden biri olan insanların, Doğu Afrika'daki küçük bir insan grubundan evrimleştiği biliniyor. İlk insanların, bugünkü fiziksel özelliklerini, ateşin buluşuna borçlu oldukları tahmin ediliyor. Bilim insanları, ilk insan topluluklarında yaşayan kadınların, günümüz kadınlarından daha kuvvetli olduğunu öne sürüyor.
Araştırmalara göre, ilk insanlar yaklaşık 790.000 yıl önce ateşi bularak yemek pişirmeye başladılar. Bu gelişme, insanların çiğ gıda tüketiminden daha az bakteri almasını sağlayarak, anatomik değişikliklere neden oldu. Daha kısa sindirim sistemleri, yiyecekleri işleme gereksinimini azaltırken; pişmiş et, vücuda daha fazla enerji vermeye başladı. Bu da insanların daha uzun boylu ve daha büyük beyinli olmasına yardımcı oldu.
Eğer yemek pişirme keşfedilmeseydi, insanlık çok farklı bir evrimsel süreç izleyebilirdi. Sosyallik ise erken insan türlerinin hayatta kalma ve evriminde kritik bir rol oynadı. 800.000 yıl önce ortak barınaklar inşa eden insanlık, 130.000 yıl önce kaynak ticareti yapmaya başladı. Araştırmalar, sosyal etkileşimin hayatta kalma şansını büyük ölçüde artırdığını ve insanların başarılı olmasının temelinde iş birliğinin yattığını gösteriyor. İnsan beyninin boyutu, evrimsel süreçte üç katına çıktı, bu da türün hayatta kalmasını katkı sağladı. Ancak bilim insanları, bunun nedenini tam olarak çözemiyor. Bazı uzmanlar, iklim değişikliği ve yeni alanları keşfetme ihtiyacının buna yol açtığını düşünüyor.
İnsan nüfusunun yaklaşık yüzde dokuzu, bacaklarında işlevsiz bir kas olan plantaris kasına sahip. Bu kas, insan atalarının maymunlara benzediği dönemlerde önemli bir rol oynuyordu. Ayak parmaklarımızla nesneleri kavramamıza yardımcı olurdu ancak zamanla baş parmaklarımız, bu işlevi üstlenerek bu kasın gerekliliğini ortadan kalktı.
Evrimsel süreçle beraber ellerimiz de değişim gösterdi. Bazı araştırmacılar, ellerimizin el becerisinden çok, yumruk yapmak için evrimleştiğini iddia ediyor. Bu teorinin, insanların dik yürümeye başlamasıyla, ellerimizin daha kısa ve kare hale gelmesiyle bağlantılı olduğu tahmin ediliyor.
İnsanlarda daha açık ten rengi, yaklaşık 5.800 yıl önce fark edilmeye başlandı. Bu dönemde, erken insanlar, modern Avrupalılara benzer özellikler taşımaya başladılar.
İnsanların hayvan derisi giymeye ne zaman başladıkları kesin olarak bilinmese de, genetik verilere dayanarak bu alışkanlığın yaklaşık 1 milyon yıl önce başladığı düşünülüyor. Vücut kıllarını kaybeden insanlar, soğuk iklimlerden korunmak için büyük ölçüde hayvan derileriyle örtünmeye başladılar.
İlk Homo Kanamensis türüne ait kalıntılarda kemik kanseri bulguları bulundu. Bu keşif, kanserin yalnızca modern insanlıkla ilişkili bir hastalık olduğunu varsayan anlayışı çürüttü.
Mavi göz renginin ilk örnekleri, yaklaşık 7.000-8.000 yıl öncesine dayanıyor. Bu kanıt, Kuzeybatı İspanya’da bulunan, koyu tenli bir kişiye ait kalıntılarda ortaya çıktı. Mavi göz, günümüzde diğer göz renklerine göre daha az yaygın. Araştırmalar, mavi gözlü insanların tek bir ortak ataya sahip olabileceğini gösteriyor. Mavi gözler, erken insanlar için çekiciydi ve bu nedenle evrimsel süreçte bu özellik korunmuş olabilir.
Bir diğer yaygın inanç, atalarımızın Afrika’nın savanlarında göç ederken serinlemek amacıyla tüylerini dökmüş olabileceği. İlk Homo sapiens’in çok fazla saçı vardı ve tüylerin diken diken olması, onları daha büyük göstererek, avcılar ya da düşmanlar üzerinde korku yaratıyordu. Şimdi ise tüylerimiz, ortamda bir tehdit olmadan olmadan da diken diken olabiliyor.
Homo sapiens’in ilk dönemlerinde yaşayan kadınların, günümüzün profesyonel sporcuları kadar güçlü oldukları biliniyor. Çünkü hayatta kalmak için erkeklerle eşit ya da daha fazla iş yapmaları gerekiyordu. Science Advances dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, yaklaşık 7.000 yıl önce bulunan kalıntılarda, kadınların kürekçiler kadar kuvvetli oldukları ortaya çıktı.