BahisForum
New member
Rahim duvarında gelişen, çoğunlukla iyi huylu tümörler şeklinde ifade edilen rahim miyomları, en çok 50’li yaşlarda ortaya çıkarken, Prof. Dr. Murat Naki bu rahatsızlığın aile geçmişinde miyom olan kadınlarda daha sık görüldüğünü açıkladı. Rahim miyomlarının belirtilerini de paylaşan uzman doktor, tanı ve tedavi sürecinin kişiselleştirilmiş bir yaklaşım gerektirdiğine dikkat çekti.
Dünya genelindeki birçok kadın jinekolojik hastalıklarla mücadele ederken, bunların ilk sıralarında rahim miyomları geliyor.
Rahim duvarında gelişen, çoğunlukla iyi huylu (kanser olmayan) tümörler şeklinde ifade edilen bu miyomlar, rahim içinde farklı bölgelerde görülebiliyor ve genellikle yumru veya nodüllerden oluşuyor.
Rahim miyomlarının çeşitli faktörlere bağlı olarak karmaşık bir süreçle ortaya çıktığını belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Naki ise bu hastalığın nedenlerini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini açıklıyor.
Rahim miyomları, en çok 50’li yaşlarda görülüyor Menopause Review’da yayımlanan araştırmaya göre, en çok 50’li yaşlarda ortaya çıkan rahim miyomları, 1 yıl içinde yüzde 200’e kadar büyüyebiliyor. Bunun yanı sıra rahim miyomlarının hacmi, yılda ortalama yüzde 20 ila 30 artabiliyor. Rahim miyomlarının gelişiminde genetik yatkınlık, hormonal değişiklikler, yaş, kilo, inflamasyon ve kan akışı gibi faktörlerin etkili olduğunu aktaran Prof. Dr. Murat Naki, “Bu rahatsızlığın aile geçmişinde miyom olan kadınlarda görülme riski daha fazlayken miyomların belirtileri kişiden kişiye değişebiliyor. Bunların başında ağır ve ağrılı adet dönemleri, periyotlar arasında kanama, alt karın bölgesinde basınç, ağrı veya dolgunluk hissi geliyor. Kabızlık, sık sık idrara çıkma veya mesanenin boşalmasında güçlük çekme gibi semptomlar da yaygın belirtiler arasında yer alıyor. Ancak hiçbir semptom yaşanmaması da mümkün” açıklamasını yapıyor. Belirtilerden herhangi biriyle karşılaşılması halinde uzman doktora başvurulması gerektiğini vurgulayan Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Naki, miyomların komplikasyonları ve etkilerini de şöyle sıraladı: “Rahim miyomları, üreme organlarına baskı yaparak veya şeklini değiştirerek gebelik oluşumunu engelleyebiliyor. Gebelik sırasında da çeşitli komplikasyonlara neden olabiliyor. Örneğin erken doğum riskini artırabiliyor, doğum sırasında komplikasyonlara yol açabiliyor. İleri durumlarda ise böbreklerde hasar, kronik kan kaybı ve rahmin büyümesi gibi problemlerin yaşanmasını tetikleyebiliyor.” “Rahim miyomlarının etkileri kişiye göre değişebiliyor”
Rahim miyomlarının etkilerinin kişiye göre farklılık gösterebileceğinin altını çizen Prof. Dr. Murat Naki, tanı ve tedavi süreçlerine ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Rahim miyomlarının tespit etmek için çeşitli yöntemler kullanılabiliyor. Örneğin pelvik muayene, rahmin durumunu, büyüklüğünü ve şeklini kontrol ederken uygulanıyor. Ultrason ise miyomların yüksek frekanslı ses dalgaları kullanılarak ve rahim görüntüleri ekrana yansıtılarak saptanmasında tercih ediliyor. Miyomların detaylı bir analizinin yapılması için de çeşitili testlerden faydalanılıyor.” “Rahim miyomu tedavisi, kişiselleştirilmiş bir yaklaşım gerektiriyor” Tanı konulduktan sonra, miyomların boyutuna, konumuna, semptomlara ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak tedavi planı hazırlanıldığını söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Naki, “Miyom tedavisi, kişiselleştirilmiş bir yaklaşım gerektiriyor. Tedavinin yaş, miyom büyüklüğü ve genel sağlık durumu göz önüne alınarak planlanması kritik bir önem taşıyor. İlaçlarla yapılan medikal tedavilere hormonal dengenin düzenlenmesi amacıyla başvurulurken, cerrahi yöntemler büyük veya çoklu miyomları çıkarmak için uygulanıyor. Şiddetli semptomlar olması durumunda veya diğer tedavilere yanıt alınamadığında ise rahmin alınması olasılığı da gündeme gelebiliyor” diyerek sözlerini şöyle sonlandırdı: “Rahim miyomlarındaki tüm tedavi seçeneklerine kıyasla robotik cerrahide küçük kesiler uygulandığı için iyileşme süreci hızlı oluyor. Bu yöntemde karın bölgesinde dikiş izi oluşma riski düşük olduğu için estetik açıdan memnuniyet de artıyor. Ancak elbette, tüm bu teşhis ve tedavi yöntemlerine kişinin kendi doktoru karar veriyor.”